top of page

TÜRKİYE'DE İLAMLARIN İCRASI

  • avaykutozturk
  • 17 Şub 2020
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 26 May 2020


İcra Hukuku, dava ile elde ettiğimiz parasal haklarımızı alabilmemizi sağlayan Hukuk dalıdır. Gelişmiş bir Hukuk devletinde alacaklarımızı ve haklarımızı etkin güç olan devlet korur. Kişilerin haklarını kendileri korumaya ve almaya çalışması toplumda kaosa sebebiyet verir.

Dava süreci birçok aşamadan geçer. Türkiyede bu süreç; yerel mahkeme, İstinaf ve Temyiz süreci olarak gelişir. Yani bir dava bu aşamalardan geçmeden verilen kararlar kesinleşmiş sayılmaz. Yerel mahkemenin verdiği karar Temyiz sürecinde bozulabilir. Bir karar kesinleşmeden onun icrasının mümkün olup olmaması belli durumlarda değişiklik gösterir. Bu konu farklı ülkelerde ve farklı dava türlerinde değişiklik göserebilir.

Kıta Avrupası hukukunun uygulandığı ülkelerde ilamlı icrada temel ilke, bir nihai kararın, kanun yoluna başvuru süresi geçmeden veya başvurulmuşsa kanun yolu incelemesi tamamlanmadan ilamlı icra yoluyla icra edilememesidir. Bu temel ilkeye bazı istisnalar kabul edilmiştir. Bu bağlamda hükmü veren mahkeme, ilamın icrasının gecikmesi halinde davayı kazanan tarafın telafisi güç veya imkansız bir zarara uğrayabileceği kaanatine varırsa, geçici icrasına karar verebilir. Örneğin Fransız hukukunda hükmün geçici icrası kararında mahkeme, icrayı talep eden tarafın, hükmün bozulması veya değiştirilmesi halinde, diğer tarafın geçici icra nedeniyle zararı karşılayacak bir teminat göstermesini emredebilir (NCPCa. 514-526). Alman hukukunda genel kural aynı olmakla birlikte, belirli türdeki hükümler, teminat göstermek şartıyla derhal icra edilebilir.

Türk hukukunda, olağan kanun yollarından istinaf ve temyiz yoluna başvurmada aktarıcı etkiyi görmek mümkün olmakla birlikte, erteleyici etkiyi kural olarak her iki unsuruyla (şekli kesinliği erteleme ve icrayı erteleme) birden görmek mümkün değildir. Buna göre, ilk derece mahkemelerince verilen hükme karşı istinaf istemiyle bölge adliye mahkemesi veya temyiz talebiyle Yargıtaya başvurmanın bir sonucu, hükmün şekli anlamda kesinleşmesinin engellenmesidir. Türk Hukukunda kesinleşmeden icraya konulabilecek ilamlara karşı kanun yoluna başvurunun doğurduğu erteleyici etkinin tam anlamıyla mevcut olduğu söylenemez. 21.02.2014 tarihli Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu kararında da bu hususa değinilmiştir. Türk Hukukunda kural olarak, ilamın icraya konulabilmesi için şekli anlamda kesinleşmesine gerek yoktur.

Türk Hukukunda kural, ilamın icraya konulabilmesi için şekli anlamda kesinleşmesine gerek olmaması ancak bu kuralın istisnaları mevcuttur.

Bu istisnalardan başlıcaları; Taşınmaz mala ve taşınmaz mal üzerindeki (tam veya sınırlı) ayni haklara ilişkin ilamlar kesinleşmedikçe icra edilemez. İstihkak davası buna bir örnektir.

Bayrağına ve sicile kayıtlı olup olmadığına bakılmaksızın, bütün gemilere ve bunlara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe icra edilemez. (İİK m.31/a)

Aile ve Kişiler Hukukuna ilişkin ilamlar kesinleşmedikçe icra edilemez. Örneğin; Boşanma davası, babalık davası veya çocuk teslimine ilişkin ilamların icraya konulabilmesi için kesinleşmesi şarttır.

Yabancı mahkeme ilamlarının tenfizi hakkındaki kararların temyizi, icrasını durdurur. (MÖHUK m.57,2)

Tenfizine karar verilen yabancı hakem kararlarında tenfiz kararı temyiz edilirse, hakem kararı temyiz incelemesi sonuçlanıncaya kadar icra edilemez. Yabancı hakem kararı icraya konulmuşsa, temyiz incelemesi sonuna kadar hakem kararının icrası durur. (MÖHUK m.61,2)

Edaya ilişkin hüküm içeren Sayıştay ilamları kesinleşmeden icra edilemez. (Sayıştay Kanunu m.53,1)

Türk Ticaret Kanunu madde 33 ve 34’te düzenlenen tescil ve tescile itiraza ilişkin sicil müdürlüğünce verilecek kararlara karşı ilgililerce mahkemeye başvurulduğu takdirde, kesinleşmiş olan hükmün sonucuna göre işlem yapılacağından, kanun yoluna başvuru icrayı durdurur.

KAYNAKÇA : Dr. Mustafa Serdar ÖZBEK

 
 
 

Comments


05458940427

AYBORA HUKUK

bottom of page